21 Ocak sabahına kışımızı yasa çeviren bir haberle uyandık. Son dakika haberlerinde, karların ortasında kartal yuvasını andıran büyük bir otel alev alev yanıyordu. Bolu kent merkezine yaklaşık 38 kilometre mesafedeki 2.200 rakımlı Köroğlu Dağlarının zirvesinde Kartalkaya Kayak merkezindeki bir otelde yangın çıkmıştı. Otelin giriş katında bulunan restoranda çıkan yangın kısa sürede büyüyerek tüm katları sarmış. Çünkü otelin büyük bir kısmı ahşap yapılı ve iç dekorasyonda da fazlaca ahşap kullanılmıştı. Yangının herkesin derin uykuda olduğu bir saate (03.30 civarı) başlamış olması facianın boyutunu arttırdı. Rüzgarın da etkisiyle ahşap yapılı otel kısa sürede tamamen alevlere teslim olmuş.
Özellikle üst katlardaki misafirler yoğun dumana maruz kalıyor. Çok sayıda misafir otelin penceresinden atlayarak kurtulmaya çalışıyor. Hatta kimileri birbirine bağladıkları çarşaflarla pencereden sarkarak hayata tutunmaya çalışıyor. Dışarıya çıkabilenler otelin camlarında kurtulmayı bekleyen kişilere yardım etmeye çalışıyor. Otelin giriş kısmının üstündeki çatıya atlayanlar için yataklar atılıyor. Gerçek bir can pazarı yaşanıyordu…Yangın alarmının çalmaması, ilk dakikalarda yangın tüpleri ile müdahale edilememesi, yangın söndürme sisteminin çalışmaması, yangın merdivenlerinde tahliyenin mümkün olmaması ve itfaiyenin geç gelmesi gibi sebeplerle olay çok büyük bir faciayla sonuçlandı. Şöyle ki; 238 misafirden 76’sı vefat etti, 51 kişi ise yaralandı. Böyle bir olay sonrası insanın içi yanıyor ama rahmet dilemekten başka da bir şey yapamıyoruz.
Bu sömestr tatilini kayak merkezinde geçirmek isteyen insanların böyle bir sonla hayatına veda etmesi tarifi edilemez bir acıdır. Afetlerde önceden tedbir alınması ve böyle olayların yaşanmaması için çok önemlidir. Gerekli tedbirler alınmış olsaydı böyle bir sonuç ortaya çıkmazdı. Ancak bizim insanımız ne yöneticisi, ne işletmecisi ne de misafiri hiçbiri tedbirler konusunda pek özenli değildir. O yüzden böyle faciaları daha çok biz yaşıyoruz. Sadece yangın değil; sel, deprem, heyelan gibi tüm afetlerde.
‘Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur.’ Der Hyman Rickover. Bu olay üzerinden yapılabilecek kısır tartışmaları bir kenara bırakarak bu işlerin nasıl üstesinden geliriz, bir daha böyle olayları yaşamamak için neler yapmalıyız? Bundan sonra insanlarımızı nasıl koruyabiliriz ona eğilmemiz gerekir. Bu yazıyı yazmak zorunda kalmamım sebebi sömestr tatilinde kış turizmi ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum. Böyle bir olay yaşandığı için yazımın buraya kadar olan kısmını yazmak zorunda kaldım. Afetler ve turizm konularında ulusal ve uluslararası yayınları olan bir coğrafyacıyım. Bu vesileyle afetlere karşı ülke olarak hazırlık seviyemiz Avrupa ülkelerinin gerisinde olduğumuz açıkça ortadadır. Trafik kazaları, maden kazaları, doğal afetler gibi olaylarda çok fazla insanımızı kaybediyoruz. “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” demiştir Albert Camus.
Ayrıca Türkiye diğer sektörlere nazaran turizm sektöründe süper ligde olan bir ülkedir. Havayolu taşımacılığı, konaklama yeme-içme alanlarında dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek konumdadır. Dünya turizm sıralamasında her zaman ilk onda, Avrupa turizm sıralamalarında ise her zaman ilk beşte yer almaktadır. Belik de turizmden başlayarak ilk yardım ve afetlere hazırlık konusunda daha bilinçli ve daha tedbirli bir noktaya ülke olarak geliriz.
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüş ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Bu yazılar, site yönetiminin resmi görüşlerini veya duruşunu temsil etmez. Yazıların içeriğinden yalnızca yazarlar sorumlu olup, hukuki veya ahlaki yükümlülükler yazarlara aittir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Dr. Nurullah KILINÇ
Otel Değil Yürek Yangını
Dr. Nurullah KILINÇ; Akademisyen - Yazar
21 Ocak sabahına kışımızı yasa çeviren bir haberle uyandık. Son dakika haberlerinde, karların ortasında kartal yuvasını andıran büyük bir otel alev alev yanıyordu. Bolu kent merkezine yaklaşık 38 kilometre mesafedeki 2.200 rakımlı Köroğlu Dağlarının zirvesinde Kartalkaya Kayak merkezindeki bir otelde yangın çıkmıştı. Otelin giriş katında bulunan restoranda çıkan yangın kısa sürede büyüyerek tüm katları sarmış. Çünkü otelin büyük bir kısmı ahşap yapılı ve iç dekorasyonda da fazlaca ahşap kullanılmıştı. Yangının herkesin derin uykuda olduğu bir saate (03.30 civarı) başlamış olması facianın boyutunu arttırdı. Rüzgarın da etkisiyle ahşap yapılı otel kısa sürede tamamen alevlere teslim olmuş.
Özellikle üst katlardaki misafirler yoğun dumana maruz kalıyor. Çok sayıda misafir otelin penceresinden atlayarak kurtulmaya çalışıyor. Hatta kimileri birbirine bağladıkları çarşaflarla pencereden sarkarak hayata tutunmaya çalışıyor. Dışarıya çıkabilenler otelin camlarında kurtulmayı bekleyen kişilere yardım etmeye çalışıyor. Otelin giriş kısmının üstündeki çatıya atlayanlar için yataklar atılıyor. Gerçek bir can pazarı yaşanıyordu…Yangın alarmının çalmaması, ilk dakikalarda yangın tüpleri ile müdahale edilememesi, yangın söndürme sisteminin çalışmaması, yangın merdivenlerinde tahliyenin mümkün olmaması ve itfaiyenin geç gelmesi gibi sebeplerle olay çok büyük bir faciayla sonuçlandı. Şöyle ki; 238 misafirden 76’sı vefat etti, 51 kişi ise yaralandı. Böyle bir olay sonrası insanın içi yanıyor ama rahmet dilemekten başka da bir şey yapamıyoruz.
Bu sömestr tatilini kayak merkezinde geçirmek isteyen insanların böyle bir sonla hayatına veda etmesi tarifi edilemez bir acıdır. Afetlerde önceden tedbir alınması ve böyle olayların yaşanmaması için çok önemlidir. Gerekli tedbirler alınmış olsaydı böyle bir sonuç ortaya çıkmazdı. Ancak bizim insanımız ne yöneticisi, ne işletmecisi ne de misafiri hiçbiri tedbirler konusunda pek özenli değildir. O yüzden böyle faciaları daha çok biz yaşıyoruz. Sadece yangın değil; sel, deprem, heyelan gibi tüm afetlerde.
‘Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur.’ Der Hyman Rickover. Bu olay üzerinden yapılabilecek kısır tartışmaları bir kenara bırakarak bu işlerin nasıl üstesinden geliriz, bir daha böyle olayları yaşamamak için neler yapmalıyız? Bundan sonra insanlarımızı nasıl koruyabiliriz ona eğilmemiz gerekir. Bu yazıyı yazmak zorunda kalmamım sebebi sömestr tatilinde kış turizmi ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum. Böyle bir olay yaşandığı için yazımın buraya kadar olan kısmını yazmak zorunda kaldım. Afetler ve turizm konularında ulusal ve uluslararası yayınları olan bir coğrafyacıyım. Bu vesileyle afetlere karşı ülke olarak hazırlık seviyemiz Avrupa ülkelerinin gerisinde olduğumuz açıkça ortadadır. Trafik kazaları, maden kazaları, doğal afetler gibi olaylarda çok fazla insanımızı kaybediyoruz. “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” demiştir Albert Camus.
Ayrıca Türkiye diğer sektörlere nazaran turizm sektöründe süper ligde olan bir ülkedir. Havayolu taşımacılığı, konaklama yeme-içme alanlarında dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek konumdadır. Dünya turizm sıralamasında her zaman ilk onda, Avrupa turizm sıralamalarında ise her zaman ilk beşte yer almaktadır. Belik de turizmden başlayarak ilk yardım ve afetlere hazırlık konusunda daha bilinçli ve daha tedbirli bir noktaya ülke olarak geliriz.
...
Sitemizde yayımlanan köşe yazıları, yazarların kişisel görüş ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Bu yazılar, site yönetiminin resmi görüşlerini veya duruşunu temsil etmez. Yazıların içeriğinden yalnızca yazarlar sorumlu olup, hukuki veya ahlaki yükümlülükler yazarlara aittir.