Dr. Ali Turan BARNİÇ; Eğitimci, Editör ve Yazar

Mağazaya giren bir müşteri, otelin kapısından adım atan bir misafir ya da telefonda sesinizi duyan bir potansiyel müşteri... Hepsinin ortak bir noktası var: Sizden aldıkları ilk izlenim, onlarla olan ilişkinizin temelini oluşturacak. İlk saniyeler içinde verilen mesaj, güven duygusunu besler ya da zedeler.

Gülümseyen bir yüz, sıcak bir karşılama, kendinden emin bir duruş, ses tonundaki samimiyet… Tüm bunlar, karşı tarafın içindeki çekingenliği silip sizinle iletişim kurma isteğini artırır. İnsan beyni hızla değerlendirir, bir ortamın kendisi için dost mu yoksa mesafeli mi olduğunu anında kodlar. İşte tam da bu yüzden, içten gelen bir tebessüm ve dostane bir yaklaşım, kapıdan giren kişiye “Burada iyi karşılanacağım” mesajını verir.

Müşteriyi yalnızca bir işlem olarak görmek yerine, onun ihtiyaçlarını anlamaya yönelik bir tavır sergilemek fark yaratır. İlk anlarda söylenen kelimeler, kullanılan beden dili, göz teması, sesin tonu bile önemlidir. Her müşteri, farklı bir deneyim yaşamak ister. Kalıplaşmış ifadeler yerine, duygu yüklü bir selamlama ve içten bir teşekkür sunmak hafızalarda daha uzun süre yer eder.

Bütün bunları alışkanlık haline getiren işletmeler, yalnızca müşteri kazanmaz, aynı zamanda güçlü bir sadakat bağı kurar. O kısa ama etkili zaman diliminde kurulan sıcaklık, uzun vadede başarının anahtarını oluşturur. Kendi içindeki büyüyü keşfeden ilk 30 saniye, müşterinin zihninde kalıcı bir etki bırakır ve o mekâna ya da hizmete tekrar dönme isteğini doğurur.